Venüs Kadını Mihri Hatun
Venüs’te adını bir Türk kadınından alan bir krater olduğunu biliyor muydunuz?
Mihri Hatun Krateri…
16.yy’dan bugüne şiirleriyle seslenen, adı bilinen ilk kadın Divan Edebiyatı şairlerinden ve dönemin sıradışı şahsiyetlerinden olan Mihri Hatun, doğduğu dönemin Amasya kadısının kızıdır. Dolayısıyla iyi bir eğitim almıştır.
Divanını 2. Beyazıt’a sunmuş, dönemin sanat meclislerinde kültür düzeyi yüksek çevrelerde şiirlerini insanlara duyurmuştur.
Evliya Çelebi de Mihri Hatun’dan bahsetmiştir. Tam adının Mihrimah , mahlasının Mihri olduğunu belirtmiştir.
Mihri Hatun’un babası da şairdir. Bu nedenle kültürel ortamlara çok rahat girmiş, saray çevresinde teşekkül eden şiir meclislerinde bulunmasının yanı sıra evinde de edebi ve musiki sohbetleri düzenleyip dönemin erkek şairleriyle şiir atışmalarına katılmıştr. Daha çok gazel ve kasideleriyle tanınan şairimiz şiirlerini döneme nispeten sade ve samimi bir dille yazmıştır.
Şiirleri sadece edebi açıdan değil sosyolojik ve toplumsal açıdan da önem taşır. Bazı durumlarda başkaldırı bile görülür şiirlerinde. Ayrıca kendi duygularını saklamamış, erkek egemen bir çevrede hem aşık hem de maşuk rollerini üstlenerek şiirlerini yazmıştır. Yani bir nevi o dönemin feministi de diyebiliriz milli Venüs kadınımıza.
Bir şiirinde İskender Çelebi’den bahsetmesi onun İskender Çelebi’ye tutkunluğuna yorumlanmasına sebep olmuştur. Ama hazır cevap Venüs kadınımız bu sözler üzerine de kendi yorumunu bakın nasıl ifade etmiş:
Nice İskenderi la’lüm zülâli suya iletdi ve susuz getürdi.
Günümüz Türkçesi ile:
“Kırmızı dudağımın saf suyu, nice İskenderi suya iletti ve susuz getirdi”
Bizim müfredatımızda çok fazla bilinmemesine rağmen Avrupa’daki okul müfredatında şiirleriyle yer almıştır. Mihri Hatun Divanı Rusya’da 1967 yılında Türkiye’de ise ilk kez maalesef çok daha geç bir tarihte, 2007 yılında basılmıştır.
Nasa 90’lı yıllarda Venüs’te keşfettiği bir kratere onun adını vermiştir.
Avrupa’da bir mücevher markası dünyanın meşhur şiirleri adına tasarladığı mücevherlerden son gümüş küpeye Mihri Hatun adını vermiş ve küpeye Mihri Hatunun bir şiiri yazılmıştır.
Amasya’da yaşamış ve Amasya’da dedesi Piri İlyas’ın türbesine defnedilmiştir.
Yani gözlerimiz geçmişi tarayınca çok az sanatkar ve bilim kadını görüyor ya öyle değilmiş. Kimisinin kendine kalmış ajandaları, kimi ayıp görülmüş, baskılanmış belkide. Mihr-i Hatun Amasya’ya düşerse yolumuz, bir parça daha ilham almak üzere çalarız kapını. Asırlar sonra sesini duymak ne güzel…